Ağrı’nın Diyadin İlçesi kırsalında 11 Nisan 2015 tarihinde çıkan çatışmada ölümler ve yaralanmalar yaşanmıştır. Uzun süredir devam eden çatışmasızlık ortamında yaşanan bu olayla ilgili farklı kesimlerden farklı açıklamalar yapılmış, olayın özellikle çözüm sürecinin geleceğine yönelik ciddi kaygıların oluşmasına sebep olduğu görülmüştür.
Ağrı ili Diyadin ilçesi Yukarı Tütek köyünde çıkan çatışma ile ilgili araştırma ve inceleme yaparak kamuoyunu bilgilendirmek ve benzeri olayların önüne geçmek için MAZLUMDER Raporlama Heyeti bazı tespitlerde bulunmuştur.
Raporlama sürecinde STK’lar, siyasi partiler, tanıklar, ölen ve ya yaralanan sivillerin aileleri, resmi makamlarla bir dizi görüşme yapılmış, çatışmanın yaşandığı alanda tespitlerde bulunulmuştur.
Elde edilen veriler sonucunda;
TESPİTLER
-11 Nisan 2015 tarihinde HDP Diyadin İlçe Başkanlığı tarafından, ağaç dikme etkinliği çerçevesinde bir şölen düzenlenmek istenmiş; şölen için platform kurulup, fidanların dikileceği arazi kazılmıştır.
-Heyetimizin yaptığı görüşmeler neticesinde;11 Nisan günü gece 03:00-03:30 saatlerinde söz konusu çatışmanın bulunduğu bölgeye güvenlik güçlerinin intikal ettiği anlaşılmıştır. Yapılan tüm görüşmelerden çıkan sonuca göre, söz konusu etkinliğin yapılacağı alanda güvenlik güçlerinin operasyon amacıyla olay yerine intikal ettiği anlaşılmaktadır. Devlet güçlerinin müdahale etme hakkının olup olmadığı tartışması bir yana, benzer etkinliklerin geçmiş yıllarda da yapıldığı ve güvenlik güçlerinin Çözüm Süreci boyunca özellikle çatışmadan uzak durduğu herkesçe bilinmektedir. 11 Nisan gecesi örgütün dağ kadrolarına müdahale kararının kim veya hangi kurum tarafından, ne için kararlaştırıldığı halen belirsizdir.
-Heyetimizin yaptığı saha araştırmasına göre, sivillerin bulunduğu noktanın TSK mensuplarının gerisine düştüğü ve PKK mensuplarının mevzilendiği yerin görüş açısından uzak olduğu anlaşılmakta ve dolayısıyla sivillerin iki ateş arasında kalmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki devlet yetkililerinin yaptığı açıklamaların hiçbirisinde yaşamını yitiren ve yaralanan şahısların örgüt tarafından hedef alındığına dair bir beyan bulunmamaktadır. Devlet yetkililerince yapılan açıklamalarda yaşamını yitiren sivillerden Cezmi Budak ve yaralanan Cenap İlboğa örgüt mensubu olarak tanımlansa da heyetçe yaptığımız tüm görüşmelerde söz konusu şahısların HDP tabanından olup, sivil ve silahsız oldukları Devlet dışında Ağrı toplumunun tüm kesimlerinin kabul ettiği ortak bir olgudur. Orada bulunmalarının sebebi ne olursa olsun, silahsız ve sivil olan bu şahısların “dosyalarının kabarık olduğu” gerekçesiyle yaşam haklarının ihlale uğraması kabul edilemez.
-Çatışma belli aralıklarla yaklaşık 14 saat sürmüştür. PKK ve TSK arasındaki çatışma sivil halkın müdahalesi sonrasında sona ermiş ve sivil halkın yardımıyla yaklaşık 150 metrelik kayalık araziden yaralıların taşındığı, yaralanan askerler ve sivil Cenap İLBOĞA’nın helikopterle bölgeden uzaklaştırıldığı ve yaşamını yitiren Cezmi BUDAK’ın sivil araçla bölgeden uzaklaştırıldığı anlaşılmıştır. PKK’nin ise, yaralanan ve ölen mensuplarını kamplarına taşıdığı anlaşılmaktadır. Yaralıların taşınmasına korucuların katıldığı iddiasına dönük somut bir bulguya rastlanmamıştır.
- Muhatapların beyanından anlaşıldığı üzere söz konusu etkinlik alanlarına PKK mensuplarının bir süreliğine katıldığı anlaşılmaktadır. PKK, çözüm ve çatışmasızlık sürecinin yarattığı atmosferin de etkisiyle bu etkinlikleri bi anlamda kendi tabanıyla buluşmak için değerlendirdiği anlaşılmaktadır.
-Bazı toplumsal kesimler, siyasi kesimler ve resmi yetkililer ile yapılan görüşmelerden anlaşıldığına göre PKK’nin bu tür etkinlikler aracılığıyla halka HDP lehine baskı kurduğu ve silahlı propaganda yürüttüğü, bu tür propagandalar ile oraya gelmeyen ve desteklemeyen halk kesimlerini de etkileyip, korku saldığı iddiaları bulunmaktadır. HDP’ye yakın toplumsal ve siyasi kesimler ise; söz konusu etkinliklere katılanların tamamına yakınının zaten HDP’liler olduğu, bu nedenle bu iddianın temelsiz olduğunu ifade etmektedirler.
-Güvenlik güçleri ile PKK arasında çatışmanın gerçekleştiği alanda ‘Çözüm Süreci’ öncesi ve sonrasında da PKK mensuplarının var olduğu bilinmekte ve çatışmadan sonra yaptığımız saha araştırması neticesinde çatışmanın yaşandığı bölgede bulunmaya devam ettikleri anlaşılmaktadır.
-Bölgeye Keşif Uçağı, Silahlı Helikopterler ve karadan da takviye Komando Birlikleri sevk edilmiş olmasına rağmen çatışmanın içerisinde kalan yaralıların orada terk edilmiş olduğu iddialarına yönelik kamu otoritesinin tatmin edici bir cevabı halen olmamıştır.
-Devletin farklı kurumları ve tüzel kişilerinin beyanlarında gözle görülür farklılıklar tespit edilmiştir. Buradaki çelişkiler Ağrı’da yaşanan çatışmanın vehametini ve soru işaretlerini daha da arttırmaktadır.
-Raporlama süreci devam ederken Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi gören Cenap İLBOĞA, taburcu olduktan hemen sonra Örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanmıştır.
DEĞERLENDİRME
-Barışın tarafı olan tüm muhataplar (Devlet, PKK, Halk ve diğer toplumsal ve siyasi kesimler) barışa uygun atmosferin oluşabilmesi, silahlı çatışmaya zemin sağlayacak fiziksel koşulların ortadan kalkması, siyasi sorunların demokratik zemine taşınabilmesi ve halkın siyasi tercihlerinde kendisini daha özgür hissedebileceği koşulların sağlanması için güçlü bir irade göstermelidir.
- Ağrı/Diyadin olayında kusuru bulunanların etkin bir soruşturma ile yargı önüne çıkarılmaları gerekir. Olayın bir provokasyon olduğu konusundaki kuşkuların bertaraf edilmesi için yetkilerle donatılmış bir bağımsız Araştırma Komisyonu oluşturulmalıdır.
-Çözüm Süreci’nin atmosferine uyum sağlayamayan ve olayda kusuru olan kamu görevlilerinin görevlerinden el çektirilmesi gerekmektedir.
- Olaya müdahale etmek üzere bölgeye giden vatandaşlara helikopterlerden ateş açıldığı, gaz bombası atıldığı yolundaki söylentiler araştırılmalı; halkı geren, tedirginlik yaratan işlem ve uygulamalardan kaçınılmalı, şiddete dönüşme ihtimali bulunmayan, yasal çerçevedeki toplantı ve etkinliklere müdahale edilmemelidir.
-Çözüm Süreci’nin getirdiği çatışmasızlık ortamının kalıcılaşması, PKK ve TSK arasında çatışma yaşanmaması için, özellikle kırsal bölgelerde, sürecin ruhuna uygun hassasiyet içinde davranılmalıdır.
- İnsan Hakları ihlali doğuran olaylarda kasıt, hata, ihmal, ihlal veya kusuru bulunan kamu görevlileri ile ilgili etkin ve adil idari ve cezai soruşturmalar yapılarak sorumluların cezalandırılması yoluna gidilmelidir.
-Sağlık kurumunda yaralı Cenap İLBOĞA’ya müdahale veya darp konusundaki iddialar araştırılmalı ve kusuru olanlar yargı önüne çıkarılmalıdır.
- Bu ve benzeri olaylarda Çözüm Süreci’ne de zarar veren açıklamalardan kaçınılmalı ve kamuoyu mümkün olduğunca doğru bilgilendirilmelidir.
-Genel seçimler başta olmak üzere, halkın iradesini hedef almaya matuf her türlü girişime karşı gerekli tedbirler alınmalıdır. Siyasi tercihleri bastıracak tüm güç odaklarına karşı; halkı güvende hissettirecek önlemler alınmalıdır.
-Ağrı Diyadin Tendürek kırsalında olduğu gibi; toplumdaki “olgu-algı çatışması” üzerinden sert siyasi mesajlar vermek yerine; yaralı askerleri kurtarmak için seferber olan sivil halkın, barışa olan inancı üzerinden mesajlar okunmalı ve barış hep birlikte inşa edilmelidir.
SONUÇ
Sayısız provokasyon girişimlerine rağmen bugüne kadar devam edip Kürt Sorunu’nu çözme yolunda hayati önem taşıyan Çözüm Süreci’nin en büyük özelliği silahların susması ve kalıcı barışı hedeflemesidir.
Şimdiye kadar defalarca tekrarlanmış benzer etkinliklerden birine, seçim arifesinde sabaha karşı güvenlik güçleri tarafından operasyon düzenlenmesinin, seçim sonuçlarını etkilemenin yanı sıra, büyük bedeller karşısında yasalaşmış, hükümet programında yer almış ve barışı isteyen tüm toplumsal kesimler tarafından içselleştirilmiş olan süreci imha edeceğinin hesap edilmemiş olması kabul edilebilir değildir.
Çözüm Süreci’ni akamete uğratabilecek en büyük tehlike sürecin soğumaya bırakılmasıdır. Kamuoyunda Dolmabahçe Mutabakatı olarak bilinen uzlaşı çerçevesi bir an evvel hayata geçirilmeli ve eş zamanlı olarak PKK’nin de silahlı mücadeleyi bırakma girişimini hayata koyması gerekmektedir. Silahlı güçlerin şehir kırsallarında varlığı, her an için devlet veya örgüt içi provokasyonlara açık alan bırakmaktadır. Böylece Ağrı ve benzeri olayların tekrar etme tehlikesi her zaman mevcuttur. Sonuç olarak tüm tarafları ve Türkiye kamuoyunu Çözüm Süreci’ne sahip çıkmaya davet ediyoruz.