Dün sabah İdlib ‘in Han Şeyhun beldesine düzenlenen kimyasal silah saldırısında çoğunluğunu çocukların oluşturduğu 100'den fazla sivil katledilmiş, yine çoğu çocuk 500 sivil yaralanmıştır.
Ardından yaralıların tedavi edildiği Rahma hastanesi ve yine yaralılara müdahale eden sivil savunma merkezlerine 5 defa hava saldırısında bulunulmuştur.
Yine İdlib'in Maret Numan bölgesinde Hastane vurulmuş, tedavi gören onlarca sivil yaralanmış, hastane kullanılamaz hale getirilmiştir.
Şam'da kuşatma altında bulunan Doğu Guta Kabun mahallesinde çok sayıda hava saldırısı olmuş, Duma da ise engelli sağlık merkezi vurulmuş, Hama’da birçok noktaya aynı anda hava saldırıları düzenlenmiş, İnsani Yardım amaçlı kurulan ekmek fırınları dahi vurulmuştur.
Bu görüntüler ilk değildir. Maalesef Dünya Devletlerinin şu an ki tutumlarına bakılırsa bu katliam son da olmayacaktır.
Obama döneminde kırmızı çizgi olarak ilan edilen kimyasal silah saldırıları, 2013 yılında gerçekleştirilmiş, ancak geçen zaman içerisinde ne kırmızı çizgi kalmış ne de zulme engel olunmuştur.
Dünya devletlerinin oynadığı barış tiyatrosunun kurbanı maalesef yine Suriyeli masum siviller, kadınlar ve çocuklar oluyor. Halep işgalinden sonra Batı adeta tüm Suriye muhalefetini terör örgütü olarak kabul etmeye başlamıştır.
Cenevre de başlayan güya Barış Görüşmeleri müzakereci devletler ve yetkililerin tatil yapmalarından başka bir işe yaramamıştır. Aynı şekilde büyük umut olarak sunulan Astana Barış görüşmelerinde de Türkiye ve Türkiye kamuoyunun oyalanmaya çalışıldığını görmekteyiz. Dünya medyasında ise Suriye'de yaşanan katliamlara her zamanki gibi yer verilmediğine şahit olmaktayız.
Türkiye’nin tüm iyi niyetli çabalarına, barış görüşmelerinin yürümesi için gösterdiği samimi ve yoğun çalışmalara rağmen Suriye'de barış için bir yol alınamamaktadır. Dünya devletleri bu gayretli barış çalışmalarını adeta sabote etmektedir.
Başta batı ülkeleri olmak üzere bölgede Esed ile ortak hareket eden Rusya, İran ve terör örgütleri Suriye'de yaşanan bütün katliamlardan sorumludurlar. Esed rejiminin İdlib'te kimyasal silah kullanmak suretiyle öldürdüğü kişiler gayrimüslim olsaydı BM duruma 5 yıl öncesinden müdahale eder, Esed rejimine dünyayı dar ederdi.
Ne acı ki ölenler Müslüman, masum halk olunca dünya üç maymunu oynamaya devam etmektedir." Ne yazık ki, Suriye'de bu güne kadar yüz binlerce insan öldü ve her gün ortalama 100 insan katledilmeye devam ediliyor. Lakin Suriye'de sadece insanlar ölmüyor, aynı zamanda insanlık ölüyor.
Tüm dünyanın gözlerinin önünde gerçekleşen tecavüz, işkence ve katliamlara karşı sözde medeni ve demokrat dünyanın sus pus olması, tüm insanlığın ölmesinden ve vicdanların kurumasından başka neyle ifade edilebilir.
Buradan kamuoyunu yapılan tüm zulümlerde olduğu gibi bu zulümde de Suriyeli mazlum kardeşlerimizin yanında durmaya ve destek olmaya davet ediyoruz. Zira "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" inancıyla yoğrulmuş bir gelenekten gelen ve İslam ümmetinin bir azası olan biz Müslümanlar, aramıza çizilen sınırlara inat yaşanan vahşet ve katliamlara sessiz kalmayarak safımızı belli edeceğimizi ifade etmek isteriz.
Hayatın akışı içerisinde bize dayatılan kapitalist dünyevileşmenin, modern tüketim hengâmesinin bize asli görevlerimizi unutturduğu böyle bir zamanda burada mazlum Suriyeli kardeşlerimizin ve tüm dünya mazlumlarının her zaman ve her şartta yanlarında olduğumuzu belirterek şahitliğimizi yerine getiriyorken aynı zamanda tüm bu katliamları gerçekleştiren Katil Esad'ı, Rusya'yı, İran'ı ve ABD'yi de lanetliyoruz. Allah'ın laneti bütün zalimlerin üzerine olsun.