Seminere katılımcı olarak davet edilen Yrd. Doç Dr. Abdülcebbar Kavak; İlk Öğretmen Hz. Muhammed s.a.s ve İlk okul olan suffanın bedevi olan bir kavimden entellektüel bir kavme olan geçişinde büyük bir rol oynadığını, en genç öğretmen olan musab b. umeyr r.a'ın medine halkına islamı tebliğinin hicrete zemin hazırldağına değindi.
Kavak; nizamiye medreselerinin ne denli önemli olduğunu batılıların o dönemde bu medreselerde okuyabilmek için katlandıkları çabalarından anlaşılabilir keza imamı gazali gibi müderrislerin tedrisatından geçen öğrencilerin diyarın dört bir yanına kuranın öğretilerini yaymaları da bu medresenin ve medreseden mezun olan öğrencilerin ehemmiyetini ortaya koymaktadır.
Cumhuriyetin kuruluşunun çeyrek asrında medrese eğitiminden bir nevi uzak kalmamızdan sonra İHL liselerinin açılışı ve Darül fünun üniversitelerinin hayat bulması ilmi ilahiye az biraz nefes aldırmıştır daha sonra İlahiyat fakültelerinin kurulmasıyla ilmi tedrisat biraz daha sistemli ve düzenli bir raya oturtulmuştur.
Kavak Seminerde; Günümüz islami ilimler fakültesine kadar tarihi ve ilmi bir mukayeseyle dönemin ünlü medreselerini ve müderrislerini anlattı. İlmin 'kişiyi ihya ve kötülükleri imha' özelliğine değinen Sayın Kavak Tedrisin Ahlaki Yönlerine de Değinerek Mesleki ahlakın iaşe derdiyle sınırlı bırakılmamasını, Devletimizin ve Milletimizin bizden hizmet beklediğini, bu hizmeti para karşılığında yaparken gönül iksirini de işin içine katıp gazalileri, ibni haldunları yetiştirmemiz gerektiğine değindi.
Son olarak; İlmi veren Öğretmene ve Alınan İlme Saygılı Olmamızın, edep denilen ulvi duyguyu şahsiyetlerimizde kişiselleştirmemizin, çalışmayı ve çabalamayı şiar edinmemizin nihayetinde bi-iznillah fakültelerimiz nizamiye medreselerine, öğretmenlerimiz imamı gazalilere, öğrencilerimiz ise ebu hanifelere debdil edecektir gibi ifadelere değinen Abdülcebbar Kavak, konuşmalarını nihayete erdirdi.