Ağrı Haber

Bingöl Sivil Toplum Kuruluşları Buluşması

Gündem

Davutoğlu: (3)- "Silahları bırakacağız' deyip, sizleri ve bizleri aldatarak, daha çok silahı Türkiye'ye sokarak ne elde etmek istediler. Nedir biliyor musunuz? Çünkü irade onların iradesi değil onlar sadece piyon. Birilerinin talimatını alan piyonlar"- "O

 Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Silahları bırakacağız' deyip, sizleri ve bizleri aldatarak, daha çok silahı Türkiye'ye sokarak ne elde etmek istediler. Nedir biliyor musunuz? Çünkü irade onların iradesi değil onlar sadece piyon. Birilerinin talimatını alan piyonlar" dedi.

Davutoğlu, Ahmet Dursun Düğün Salonu'nda düzenlenen Bingöl Sivil Toplum Kuruluşları Buluşması'nda yaptığı konuşmada, herkesin ve özelikle sivil toplum kuruluşlarının korkmadan ve çekinmeden ayağa kalkıp "2013 Mart'ında 'silahları bırakacağız', 'silahlı gruplar ülkeyi terkedecek" sözünün gereğinin niye yapılmadığını sormasını istedi.

Başbakan Davutoğlu, "Silahları bırakacağız' deyip, sizleri ve bizleri aldatarak, daha çok silahı Türkiye'ye sokarak ne elde etmek istediler. Nedir biliyor musunuz? Çünkü irade onların iradesi değil onlar sadece piyon. Birilerinin talimatını alan piyonlar" diye konuştu.

Cizre, Silopi ve Sur'da yaşananların istismar edildiğini belirten Davutoğlu, Diyarbakır'ın Hazreti Süleyman'ının Konya'nın Hazreti Mevlana'sı gibi mübarek, Diyarbakır'ın Ulu Camisi'nin Bursa'nın Ulu Camisi kadar aziz, Diyarbakır'ın sur içinin İstanbul'un sur içi kadar mukaddes olduğunu ve mutlaka korunacağını söyledi.

"Oraları, silah deposu haline getiren kim? Keskin nişancıları oralara, buralara yerleştiren kim? Evleri, barkları, duvarları delerek birbirine bağlayıp, orada kandırdıkları gencecik çocukları ölüme götüren kim? Bütün bu bölgenin ilim merkezi olan Cizre'yi, kana bulayan kim? Cizre'ye halka hizmet için giden sağlık mensuplarını, ambulansları yakanlar, tarayanlar, devlet hastanesine 24 saatte 20 roket gönderenler kim" diye soran Davutoğlu, "Bekliyorlar ki onlar, onları yapacaklar, devlet yani sizin devletiniz, yani sizin oy vererek, 'beni koruyun' diye görevlendirdiğiniz bizler, onları seyredeceğiz. Allah aşkına bir, biz seyreder miyiz? Seyretmeyiz. İki, biz seyretsek siz razı olur musunuz? Olmazsınız. Sizin rıza göstermediğiniz hiçbir şeyi yapmayız" şeklinde konuştu.

Burada gerçek zulmü çekenlerin Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan Kürt vatandaşları olduğuna işaret eden Davutoğlu, en büyük zulmün Kürt vatandaşlarına yapıldığının altını çizdi.
Buradaki Kürt vatandaşların haklarını, hukukunu korumak için bu vatandaşların çocuklarıyla birlikte Trakya'nın, Ege'nin, Karadeniz'in, Akdeniz'in, İç Anadolu'nun çocuklarının da beraber şehit olduğunu vurgulayan Davutoğlu, Bingöl'de 1993'te 33 askerin şehit edildiğini anımsattı.

Davutoğlu, "O zaman da barışa çok yaklaşmıştık. Bir el bizim istikrarımız sağlamlaştığı zaman müdahale ediyor. Çünkü biliyorlar ki Türkiye, bu anlamda bütün mazlum milletlerin umudunu bağladığı son kaledir. O kalenin düşmesine izin vermeyeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.

Böyle bir sığınak olmasaydı, Arap, Kürt, Türkmen 2,5 milyon kişinin nereye gideceğini soran Davutoğlu, Halep'in halinin görüldüğünü, şehirlerin de bu hale getirilmek istendiğini söyledi.
Devletin artık tahakküm makamı değil, hesap verme makamı haline geldiğini belirten Davutoğlu, sivil toplum kuruluşlarına, "Bu topraklar, şehirler, ilçeler, dağlar, ırmaklar, vadiler bizim" diyerek, hiç kimseye ve terör odağına bu yerleri terketmeme görevinin düştüğünü ifade etti.

Bölge halkının yanında olduklarını dile getiren Davutoğlu, Bingöllülerin Bingöl'de ne kadara hakkı ve hukuku varsa, Konya'da aynı derece de hakkı ve hukuku bulunduğunu kaydetti.

-"81 vilayetin çocukları 81 vilayette de eşit hakka ve hukuka sahip"

Kimin nerede doğacağına Allah'ın karar verdiğine dikkati çeken Davutoğlu, "Ama biz hep beraber şuna karar verdik. 81 vilayetin çocukları 81 vilayette de eşit hakka ve hukuka sahiptir. Bir takım ifadelerle, öz yönetim vesaire gibi. Böyle bir durum olduğunda ne demektir bu, bir ilçeden bir başka yere gittiğinizde oradan bir başka yere gittiğiniz de her biri ayrı otorite anlamına gelecek yaklaşımlar. Biz buna izin verir miyiz? Ayrıca her şey konuşulabilir, dile getirilebilir ama biz teröre, şiddete boyun eğer miyiz? Bütün bu mücadeleyi birlikte yürüteceğiz" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, Sykes-Picot Anlaşmasının, Osmanlı Devletini parçalayan, şehirleri bölen, Kobani'yi Suruç'tan, Ceylanpınar'ı, Resulayn'dan, Telebyat'ı Akçakale'den, Yayladağı'nı Türkmendağı'ndan ve kardeşi kardeşten ayırdığına dikkati çekti.

Takip edilen dış politikayla 13 yılda bunların birleşmesi için herşeyin yapıldığını söyleyen Davutoğlu, Suriye rejiminin halkına zulmetmediği dönemde, vizelerin kaldırılarak bu şehirleri birleştirmesi için gayret sarfettiklerini söyledi. Davutoğlu, o dönemlerde Suriye rejiminin oradaki Kürtlere nasıl zulüm yaptığını bildiklerini ve zulmün kalkması için de telkinde bulunduklarını belirtti.

-"Hedefleri zayıf bir Türkiye"

Suriye rejimi zulmetmeye başladığında bu kişilerin hukuku için önce kendilerinin ayağa kalktığını anımsatan Davutoğlu, birilerinin "bırakın Suriye rejimi Arapları, Türkmenleri ve Kürtleri katletsin biz o rejimi alkışlarız" dediğini dile getirdi.

Kobani'den, Haseke'den ilk kaçan göçmen grubu Kürtlerin, PYD ve YPG'nin zulmüne boyun eğmeyen KDP ve diğer siyasi görüşlere sahip Kürtler olduğuna işaret eden Davutoğlu, bu örgütlerin zihninde ikinci bir görüşe izin vermediğini ifade etti.

Davutoğlu, "Şimdi bizim görevimiz, hep beraber bu coğrafyayı tekrar bütünleştirme çabasına girmektir. Biz buna çabalarken, onlarsa Suriye ve Irak gibi, o zaman bölünen toprakları daha da küçük parçalara bölmek ve Türkiye'yi de daha küçük parçalara bölerek mümkünse bir daha 'dünya 5'ten büyüktür' diyecek bir sesin çıkmasına izin vermeyecek, bir daha Somali'de gözü yaşlı çocukların yaşını silmeyecek, bir daha dünyada zulüm olduğunda sesini yükseltmeyecek, bir daha Filistin halkı adına konuşamayacak kadar zayıf bir Türkiye olsun, bütün hedefleri bu" dedi.

Türküyle, Kürdüyle, Sünnisiyle, Alevisiyle, bütün bu şanlı geçmişin sahiplerinin hep beraber, aklın ve vicdanın, merhametin sesi olan Türkiye'nin susturulmasına izin vermeyeceğini belirten Davutoğlu, "Şimdi öyle bir şey istiyorlar ki Türkiye'nin başı belaya girsin, bu hain çeteler, odaklar, teröristler, Türkiye üzerinde öyle bir baskı uygulasın ki bir daha Türkiye'nin sesi çıkamaz olsun. Siz sivil toplumsunuz, siz halkın sesini tutuyorsunuz siz buna izin verir misiniz? Türkiye'nin zayıflaması demek her bir vatandaşımızın zayıflaması demek" dedi.

Davutoğlu, Türkiye'nin bütün Ortadoğu, Balkan, Kafkas, Afrika ve Asya halkları adına ayakta, dimdik, gücünün kuvvetinin yerinde olması gerektiğinin altını çizdi.

(Sürecek)

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.