Sedefin “tedavisi olmadığına” dair yaygın bir kanı olsa da, gelişen tıpla üretilen biyolojik ajanlar, sedef tedavisinde çok büyük ilerlemeler sağlayabiliyor. 26-30 Ekim Dünya Sedef Hastalığı (Psoriasis) Farkındalık Haftası dolayısıyla görüş bildiren Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat İnalöz, sedef hastalarının yaşadığı toplumsal baskıya dikkat çekerek, bu baskıyla hastaların intihara kadar sürüklenebileceği konusunda uyarıda bulundu. Prof. Dr. Serhat İnalöz ayrıca “sedefin tedavisi yok” algısıyla tıp dışı çözümler aramanın daha kötü sonuçlar yaratabileceği konusunda uyardı.
Dünya üzerinde yaklaşık 75 milyon insan sedef hastası. Sedef hastalığı, muzdarip olanları son derece rahatsız eden, sosyal yaşantısını olumsuz etkileyen ve gerçek anlamda maddi manevi çöküntüye uğratan bir hastalık. Son dönemde “biyolojik ajanlar” denilen çok etkili ilaçlar geliştirildiğini vurgulayan Prof. Dr. Serhat İnalöz, “sedef hastalığının çözümü yok” algısının doğru olmadığının altını çizdi.
Alternatif tıp adı altında sunulan yanlış tedavilere dikkat!
Kendisini en çok rahatsız eden hususun, sedef hastalığını yüzde 100 tedavi ettiğini iddia eden, yalan yanlış, bilimsellik dışı tedaviler olduğunu belirten Prof. Dr. Serhat İnalöz şöyle dedi: “Benim bir hastam internette sedef hastalığını %100 tedavi ediyoruz diyen sitelerden aldığı ilaçlarla ölümden döndü. Bu ilaçlar son derece tehlikeli maddeler içeriyor. Bunun dışında bulunduğu yerde çizdirmeler, dağlamalar, katranlı veya petrollü suya batırmalar gibi pek çok yanlış uygulama var. Bu işi biliyormuş gibi geçinen hocalar var, o hocaların hazırladığı kocakarı ilaçlarını kullanmak ölüme kadar götürebiliyor hastaları. Özellikle internetteki yalan yanlış tedavilerden çok uzak durmak gerekiyor. Sedef hastaları fahiş fiyatlara, organik olduğu iddia edilen bazı kremler alıp kendilerine çok büyük zararlar verebiliyor.”
Sedef hastalığının yarattığı depresyon çok ciddi olabilir
Sedef hastalığının neden olduğu rahatsızlığın hastaları intiharı düşünme noktasına kadar getirdiğine dikkat çeken Prof. Dr. İnalöz, bu hususta edindiği deneyimi şöyle aktardı: “İntihar etmeyi düşünen hastalarım bile oldu. Bir insanın herhangi bir yerinde bir yara görülünce bulaşıcı zannediliyor ve bu insanla iletişime geçilmeyip, uzak durulması sonucunda hastanın yalnızlaşması hastalığı daha da şiddetlendiriyor. Şiddetlendirme nedeni ise net bir şekilde toplum dışı bırakılmanın, toplumun kenarına itilmenin hastanın stres ve depresyonunu daha da arttırması. Depresyon da sedefi azdırınca bir kısır döngü oluşuyor.”
Sedef hastalığında genetik yatkınlık önemli bir etken
Küçük yaşlarda başlayan sedef hastalığının daha ağır, geç yaşlarda ortaya çıkan sedef hastalığının ise daha hafif seyrettiğini belirten Prof. Dr. Serhat İnalöz, şöyle devam etti: “Sedef hastalığı genetik kökenli, yani irsidir. En çok görüldüğü noktalar diz, dirsek ve saçlı deri olan, pullanma ile seyreden bir hastalıktır. Bu pullanmanın derecesi hastalığın şiddetine göre son derece artış gösterir. Ama yaklaşık %40 hastada sedefin eklem romatizması dediğimiz eklem tutulumu da olabilir.”
Sedef hastalığı tedavi edilmezse daha büyük sorunlara yol açabilir
Sedef hastalarının kesinlikle bir doktora başvurması ve tedavi olması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Serhat İnalöz, aksi takdirde hastalığın başka sorunlara da yol açabileceği konusunda uyararak şöyle dedi: “Sedef hastalığı özellikle obezite hastalarında kalp problemlerine neden olabiliyor. İnsülin direnci ortaya çıkabiliyor. İnsülin direncinin dışında bu hastaların kalp krizi geçirme ihtimali çok yükseliyor. Yani bu hastalığın tedavi edilmemesi bir çok hastalığa ve bir çok soruna yol açabiliyor. Hastaların özellikle eklem romatizması konusunda çok dikkatli olması gerekiyor. Şişman hastalar ise, kesinlikle kalp rahatsızlıklarının ön planda olabileceğini unutmamalı.”