Elazığ'da, ev kadını Nida Güller'in yaptığı yöresel "Gakgoş" ve "çayda çıra" figürlü kitre bebekler ilgi görüyor.
Kitre bebek yapımını öğrendikten sonra çalışmalarını Elazığ El Sanatları Eğitim Merkezi'nde sürdüren 2 çocuk annesi Güller, bu sanatı merkezdeki diğer ev kadınlarının da öğrenmesine vesile oluyor.
Güller'in el emeği göz nuru ile yaptığı ''Gakgoş dede ve nine'' ile ''çayda çıra'' adını verdiği insan figürlerinden oluşan çalışmaları hayranlık uyandırıyor.
Nida Güller, Türkiye'nin ilk kadın sanatçıları arasında yer alan ve kitre bebek sanatının duayeni Zehra Müfit Saner'in çalışmalarını internette tesadüfen görüp biyografisini okuduğunu anlatarak, Saner'e hayran kaldığını ve kitre bebek sanatını öğrenmeye karar verdiğini belirtti.
Kitre bebek yapımını öğrenmek için el sanatları öğretmeni kuzeniyle geçen yıl temmuz ayında memleketleri Erzurum'da baba evinde bir araya geldiklerini ifade eden Güller, ''15 günlük süre zarfında sabahlamak da dahil zor da olsa bu sanatı öğrendim.'' dedi.
- ''Günümüz oyuncaklarından daha güzel ve daha canlı''
Oldukça zor ve zahmetli bir süreç gerektiren kitre bebek yapımını öğrendikten sonra çalışmalarına bir süre evinde devam ettiğini aktaran Güller, daha sonra kentte unutulmaya yüz tutmuş kitre bebek sanatını diğer kadınların da öğrenebilmeleri için çalışmalarına Elazığ El Sanatları Eğitim Merkezinde devam ettiğini söyledi.
Çalışmalarını gören kursiyerlerin ve el sanatları hocasının hayranlık duyduğunu ifade eden Güller, ''Günümüzdeki oyuncaklara nispeten daha canlı ve görsel olarak daha güzel. Bu da insanların dikkatini çekiyor. Zor ve zahmetli bir sanat olduğu için unutulmaya yüz tutmuş. Elimden geldiği kadar öğrendim, elimden geldiğince öğretmeye çabalıyorum.'' diye konuştu.
- Kitre bebek Türkiye'de Saner'le ayakta durdu
Güller, Türkiye'nin ilk kadın sanatçıları arasında yer alan ve 1876-1956 yılları arasında yaşayan Zehra Müfit Saner'in kitre bebek sanatının duayeni olduğunu anlattı.
Kızılay ve Kızılhaç gibi ulusal ve uluslararası kuruluşların organizasyonu ile İstanbul Taksim'de 1936 yılında düzenlenen dünyanın ilk el yapımı bebek yarışmasında, Saner'in 20 ülke arasından "Arzuhalci" isimli bebeğiyle birincilik kazanmasının bu sanata olan ilginin artmasını sağladığını kaydeden Güller, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Kitre bebeğimiz ana maddesi keven bitkisinden elde edilen kitre adını verdiğimiz öz suyu. Bunu sulandırdıktan sonra bebeğimizin bedenini hazırlıyoruz ve içini pamukla dolduruyoruz. Sonraki aşamasında kitreye buladıktan sonra boyamasını yapıyoruz. Belli bir süre kuruduktan sonra yüz makyajını yapıyoruz. Daha sonra hangi karakteri çalışacaksak ona göre kıyafet belirliyoruz. Kitre bebeğin ilgi çekmesinin nedeni folklorik ve yöresel ögelerin kullanılması. Çalıştığımız bebekte Elazığ yöresinin çayda çıra figürünü kullandık. Elazığ'ın yöresel kıyafetleri ile dede ve nine karakterlerini hazırladık.''
- 7'den 77'ye herkesin ilgisini çekiyor
El sanatları öğretmeni Gül Demiral ise kitre bebekte kullanılan kıyafetlerin ve aksesuarların Anadolu insanının kültürünü yansıtan kıyafetlerden ve aksesuarlardan oluşmasının "geçmişe yolculuk yapıyormuş" hissi uyandırdığını dile getirdi.
Bu yönüyle kitre bebeklerin sadece çocukların değil, 7'den 77 herkesin ilgisini çektiğini söyleyen Demiral, ayrıca bebeğin yüz kısmını oluştururken kullanılan kitrenin bir heykeltıraş gibi şekillendirilebilmesi ve insan yüzünü birebir yansıtması nedeniyle günümüzdeki plastik ürünlerden daha gerçekçi durduğunu bildirdi.
Demiral, ''Kursiyerimiz Nida Hanım'la beraber kitre bebek yapımını ilk defa görmüş olduk. Biliyordum ama canlı olarak görmemiştim. Açıkçası Nida Hanım'ın yapması üzerine ilgimizi çekti ve yapım aşamalarını öğrendik.' dedi.