KARS Kafkas Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Yaşar Kop, "Ulu Cami'ye şehrin ileri gelen 286 kişisi çağrılarak üzerlerine yağlar dökülüp yakılmış" dedi.
Kop, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ermeni mezaliminin yaşandığı başkent olarak ifade edilen Kars'ta Başbakanlık Osmanlı Arşivleri'nden yapılan çalışmalar neticesinde 47 bin civarında hayatını kaybeden sivil vatandaş olduğunu söyledi.
Kars'ta Ulu Cami'ye şehrin ileri gelen 286 kişisinin çağrılarak üzerilerine yağlar dökülüp yakıldığını anlatan Kop, şöyle devam etti:
"Kars'taki taşlar dahi ispatı. 'Belki yanmamışlar' diye süngülenmişler. Bugün Ulu Cami'de kanların sıçradığı o taşları, kasıtlı veya kasıtsız delillerin kırıldığı yok olduğu kanlı taşları görmek mümkün. Ne gariptir ki 286 kişiye ateş gerçekten serin ve selametli olmuş mudur bunu güzel Rabbim bilir. Bunların acısı orada sınırlı kalmamış. 1938 tarihinde İsmet İnönü tarafından o bölgedeki arsalar 11 kişiye satılmış. Sonrasında bununla yetinilmemiş maalesef orada kepçelerle çıkarılmış o şehitlerimiz."
Ulu Cami'de mihrap bölümünde ve camiye girişte sol kısımda kanların sıçradığı taşlarda çeşitli testler yapıldığını anlatan Kop, kan izlerinin o dönem burada katledilen kişilere ait olduğunun tespit edildiğini vurguladı. Kop, bu izlerin daha sonra caminin restorasyonu sırasında çerçeve içerisine alındığını dile getirdi.
Kars'ta, Ardahan'da, Iğdır'da, Erzurum'da 200 civarında toplu mezar olduğundan bahsedildiğine dikkati çeken Kop, Kars ve civarında şu an için bilinen 3 toplu mezar olduğunu belirtti.
Kop, şunları kaydetti:
"Acı olan şu; bir taraftan Avrupa Parlamentosu, bir taraftan 20 tane ülke, bir taraftan Avrupa Birliği'nin Bulgaristan'dan sonra ekonomisi en berbat olan Polonya kalkıp da Rusya'ya gücü yetmediği halde 'Türkler Ermenilere soykırım uyguladı' diyor. Biz de her zaman diyoruz ki 'arşivler açık'. Binalar konuşuyor, bütün şahitlerimiz var. Gelin bakın, baktıktan sonra konuşmakta fayda var. Açılan toplu mezarlar var. Bunlardan ilki 1991 yılında Subatan köyündeki mezarımız. Orada 570 kişi maalesef değerli eşyaları ellerinden alındıktan sonra çağrılıyor, kandırılıyor. Samanlığın içerisinde cayır cayır yakılıyor. Derecik köyünde samanlık küçük geldiği için diğerleri dışarıda yakılmadan katlediliyor. Yanık olan cesetlere dahi süngülerle müdahale edilmiştir. Hançerlerle kamalarla bıçaklarla müdahale edilmiştir. Derecik köyündeki toplu mezar 2003 yılında açıldı."
Küçükçatma köyünde soykırıma uğrayan Türklere ait toplu mezar bulunduğunu ifade eden Kop, 2010 yılında yapılan kazılarda 183 kişiden ancak 30'una ulaşılabildiğini dile getirdi.
- Erivan'dan Anadolu'ya sürgün
Kafkas Üniversitesi Sarıkamış Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Müdür Yardımcısı, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi okutmanı Kemal Aras da Avrupa medyasının, Avrupa parlamentolarının ve en son olarak Katolik aleminin ruhani lideri Papa'nın gündeme getirdiği Ermeni soykırım iddialarına bir de Revan (Erivan) yüzü ile de bakmak gerektiğini belirtti.
Yüksek lisans tezinde "19. yüzyılda Revan Muhacirleri" konusunu işlediğini dile getiren Aras, Ermeni iddialarının aksine Erivan'dan Anadolu'ya ve bölge ülkelerine birçok Müslüman ve Türk'ün sürgün edildiğine dikkati çekti.
Anadolu insanının tehcir, göç ve sürgün olgusuyla tanışmasının büyük ölçüde, Kafkasların 1828-1829 tarihinde Ruslar tarafından işgal sonucu, Kafkasya'da yaşayan binlerce Müslümanın Ermeniler tarafından Anadolu'ya göçüyle başladığını anlatan Aras, "Türkleri tehcir ve soykırımla suçlayan Ermenilerin, Revan (Erivan) bölgesinde on binlerce Müslümanı öldürüp, yüz binlercesini de Türkiye, Azerbaycan ve İran'a sürdüğü bir gerçektir" dedi.
Aras, Kars'ta Selim ilçesine bağlı Karahamza ve Katranlı köyleriyle Sarıkamış'ın Odalar köyü gibi birçok köyde binlerce vatandaşın samanlıklara doldurulup Ermeniler tarafından nasıl yakıldığının herkes tarafından bilindiğini kaydetti.
- "Bu köylerde nereyi kazsanız insan kemikleri çıkıyor"
Kars'ın Selim ilçesine bağlı Karahamza köyünde de Ermeni çetelerinin burada yaptığı katliamın izlerini görmek mümkün.
Köyün muhtarı Ünal Çiçek, 1915'te Ermenilerin yaptığı katliamları dede ve nenelerinden dinlediklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Dedem İsmail Çiçek ilk eşi ve iki çocuğu ile Katranlı köyüne götürülerek burada diğer başka köylerden getirilen Müslümanlarla birlikte samanlık ve ahırlara koyulup yakılıyor. Daha önceden dedemin yanında hizmetçi olarak çalışan bir Ermeni, dedemi samanlıktan sağ olarak çıkartıyor ancak eşi ve iki çocuğunu yanmaktan kurtaramıyorlar. Bizim bu köylerde nereyi kazsanız insan kemikleri çıkıyor."
Çiçek'in annesi Şükran Çiçek ise 110 yaşında ölen kayınpederinin o zaman yaşadıkları vahşet ve zulmü ağlayarak anlattığını söyledi.
Köyün en yaşlısı Gevher Ayna (88) da Karahamza köyüne başka köyden gelin geldiğini, Ermenilerin yaptığı zulmü kayınvalidesi ve kayınpederinden dinlediklerini ve hafızalarında derin izler bıraktığını ifade etti.