Dolayısıyla yaptığınız her işin, attığınız her adımın sonuçlarını göze alarak bunun faturasını, bunun bedelini dikkate alarak yapmak zorundasınız" dedi.
Bilgen, Kars Harakani Havalimanı'nda gazetecilerin gündeme ilişkin soruları üzerine yaptığı açıklamada, Suriye'de sorunun sadece DAEŞ olmaktan çıktığını ifade ederek, böyle bir dönemde Türkiye'nin Suriye'deki gerilimi, DAEŞ üzerinden tarif etmesi, tanımlaması ve buna göre pozisyon almasının artık hiçbir anlamı ve değerinin kalmadığını savundu.
Yeni dönemde nasıl bir Suriye istendiği, bu Suriye'nin nasıl bir hukuki düzene sahip olacağı ve bu silahlı grupların, bu konseptteki pozisyonları artık doğrudan doğruya Suriye ile ilgili iddiası olan bütün devletlerin hedefinde olduğunu dile getiren Bilgen, şöyle devam etti:
"Siyaset sadece hamasetle olmaz. Türkiye'nin Rusya ile ilişkileri hem şehrimizi hem Türkiye'nin her yerinde Antalya'daki turistten Bolu'daki beyaz et üretenlere, Adana'daki turunçgil üretimi yapanlara kadar herkesi doğrudan doğruya ilgilendiriyor. Bir kere enerji bağımlılığını göz ardı ederek, yok sayarak Rusya ile ilişkileri şekillendirmek imkansız. Dolayısıyla yaptığınız her işin, attığınız her adımın sonuçlarını göze alarak bunun faturasını, bunun bedelini dikkate alarak yapmak zorundasınız. Yapılan açıklamalar gösteriyor ki, olayın sadece teknik bir sorun gibi tarifi imkansız. Türkiye'nin Yunanistan ile binlerce kez benzer bir pozisyona girip ama uçağı düşürme yoluna değil, paralel uçuş, karşılıklı taciz, it dalaşı gibi başka yöntemleri tercih ettiğini herkes biliyor, bütün dünya biliyor. Buradan doğrudan doğruya uçağın vurulmasının faturasını da ne yazık ki bütün bir ülke ekonomisiyle belki güvenliğiyle barışıyla hepimiz ödemek zorunda kalacağız."
- Zana'yla ilgili yemin tartışması
Bilgen, Leyla Zana ile ilgili yemin tartışmalarına ilişkin olarak da bu konuda hem iktidar hem de CHP temsilcilerinin, "Bu yemin metninin darbe döneminden kalma yaklaşımı yansıttığına" ilişkin açıklamaları olduğunu iddia ederek, "Biz zaten değişecek olan, değişeceğine dair irade beyanında CHP'nin de AKP'nin de bizim partimizin de net beyanda bulunduğu bir metinde hala ısrar ederek bunu bir krize, bir gerilime çevirmenin doğru olmadığını düşünüyoruz" diye konuştu.
- Sokağa çıkma yasakları
Nusaybin'de sona eren sokağa çıkma yasağına ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Bilgen, Nusaybin'de sokağa çıkma yasağının bittiğini ama bu sefer Derik'te başladığını belirtti.
Bilgen, sokağa çıkma yasağı uygulamasının artık olağanüstü bir uygulamadan çıkıp sistematik, yaygın ve olağan bir uygulamaya dönüştüğünü ileri sürerek, şöyle dedi:
"1990'lı yıllarda köyleri boşaltarak Kürt sorununu çözmeye çalışan devlet, bugün şehirleri boşaltarak bu sorunu çözmeyi deniyor. Nusaybin'deki 14 günün ortaya çıkardığı kayıp sayısı 9 kişi. Bunların kim olduğunun, güvenlik gücü mü, sivil mi, yoksa Kürt gençleri mi olduğunun hiçbir önemi yok. Sonuç itibarıyla bir şehir harabeye dönmüş durumda ve sadece Nusaybin değil, aylardır uygulamanın sürdüğü Cizre'de, Silvan'da, Silopi'de birçok yerde benzer fotoğraflar, benzer tablolar var. Bunun da insan hayatı gibi geri dönüşü olmayan, telafisi olmayan sonuçları var. Harabeye dönen şehirler var. Bu şehirlerin sorumlusu kim olacak, bunların faturasını kim ödeyecek, bu şehirleri yeniden yaşanabilir hale getirmek için ödenmesi gereken fatura ve bedel, oradaki keyfi uygulamalarla izah edilebilecek mi?''
Ayhan Bilgen, TBMM Başkanlık Divanı üye sayısının 23'e çıkarılmasına da tepki gösterdi.
Meclis Başkanlık Divanı üye sayısının hiçbir dönemde 17-18 kişiyi geçmemişken, bu sayının AK Parti MHP pazarlığıyla 23'e çıkarıldığını öne süren Bilgen, MHP'ye divanda verilen bir üyelik karşılığında RTÜK'te başkanlık krizinin çözüldüğünü savundu.