17 Şubat 2016 Çarşamba 11:42
Kanserin Yıllar Sonra Çaresi Bulundu İşte O Sır ABD'li Uzmanlar Buldu

  Her geçen gün kanser hastalığı çoğalıyor. Türkiye'de kanser hastalığı korkulan sınıra geldi dayandı.

2015 yılına kadar kanser hastalığı daha hızlı yayılacak ve milyonlarca insan kanser yüzünden hayatını kaybedecek. Az gelişmiş ülkelerde kanser hastalığı daha hızla yayılıyor.

Peki neden kanser oluyor insan hangi ülkede kanser daha çok işte haberin detayı bizi takipte kalınız  Yayılan tümörleri yok etmek için vücudun kendi bağışıklık hücrelerini kullanan tedavi, etkisi uzun süren bir aşı gibi kanserin tekrarlanmasını da önlüyor. Washington'da Amerikan Bilimin İlerlemesi Derneği toplantısında sunulan araştırmaların sonuçları 'olağanüstü' diye nitelendi.

Araştırma kapsamında, beş aydan fazla yaşaması beklenmeyen ölümcül kan kanseri hastalarına uygulanan tedavi, hastaların yüzde 90'ından fazlasının tamamen iyileşmesini sağladı. 18 ay boyunca süren kontrollerde de hastalığın tekrarlamadığı görüldü.
 

Bunun için laboratuarda hastaların kendi vücutlarından alınan T hücrelerinin genetiği değiştirilerek, tümörleri tanımaları ve yok etmeleri sağlandı. Bu yöntemin üzerinde denendiği 35 akut lenfoblastik lösemi (ALL) hastasının yüzde 90'ından fazlası tamamen iyileşti.

Hodgkin dışı lenfoma veya kronik lenfositik lösemi (KLL) hastası olan 40 kişi üzerinde yapılan iki ayrı klinik denemede de hastaların yüzde 80'inden fazlası tedaviye cevap verdi. Bunların yaklaşık yarısında 18 aya kadar tam iyileşme görüldü. Amerikan Bilimin İlerlemesi Derneği toplantısında sadece özetleri tartışılan araştırmaların ayrıntıları bu yıl içinde yayımlanacak.

Ancak uzmanlar, bunların T hücreleri tedavisinin ilk denemeleri olduğunu belirterek ihtiyat çağrısında bulunuyor ve her hastanın tedaviye cevap vermediğini belirtiyorlar.

Bazı hastaların tedaviye karşı toksik yan etkiler geliştirdiği ve öldüğü belirtiliyor.

Diğer tedavi yöntemlerinin hiçbirinin etkili olmadığı bazı hastaların ise şimdiye kadar hiç görülmeyen bir düzeyde iyileştiği kaydediliyor.

Bilim insanları, T hücresi tedavisi için önlerinde kat edilmesi gereken uzun bir mesafe olduğunu, ancak ilk sonuçların kanser tedavisinde paradigma değişikliğine gitmeye neden olacak kadar başarılı olduğunu söylüyorlar.

Türk Tıbbi ve Onkoloji Derneği'nden korkutan açıklama: "Dünya nüfusunun artışı ve yaşlanmasına bağlı olarak 2025 yılında toplam 19,3 milyon yeni kanser vakası olacağını ön görmekteyiz." Türk Tıbbi Onkoloji Derneği (TTOD), dünya nüfusunun artışı ve yaşlanmasına bağlı olarak 2025 yılında kanserli hasta sayısının 19,3 milyona ulaşacağının ön görüldüğünü bildirdi.

AZ GELİŞMİŞ ÜLKELERDE DAHA FAZLA TTOD'den yapılan yazılı açıklamada, kanserin günümüzde giderek önem kazanan ve ölüm nedenlerinde ikinci sırada yer alan bir hastalık olduğu, kanser vakalarının yarısından fazlasının ise az gelişmiş ülkelerde rastlandığı belirtildi.

Kanser riskini en aza indirmenin yolunun erken tanı ve teşhis olduğu ifade edilen açıklamada, erken tanı ile tedavi edilen hastaların kanserden kurtulma şansının daha yüksek olduğuna dikkat çekildi.

 SİGARA SAVAŞILMASI GEREKEN KANSER NEDENLERİNDEN BİRİ

Kanserden korunmanın ve tedavisinin mümkün olduğuna dile getirilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi: "Sigara, savaşılması gereken kanser nedenlerinin başında gelmektedir. Kanserden ölümlerin yüzde 30' undan, akciğer kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 90'ından sigara sorumludur.

Özellikle sigara ile beraber alkol kullanmak bu kanserlerin riskini daha fazla artırmaktadır. Sağlıklı beslenmek kanserden korunmada en önemli noktalardan birisidir.

Fast food tarzı beslenme, hazır ve işlenmiş gıdalardan kaçınma, sebze ve meyveden zengin akdeniz usulu beslenme herkesin yapabileceği basit korunma yöntemleridir. Kilo vermek ile kanser riski belirgin olarak azalmaktadır." KANSER NEDİR?  

Kanser, hücrelerde DNA'nın hasarı sonucu hücrelerin kontrolsüz veya anormal bir şekilde büyümesi ve çoğalmasıdır. Günde vücudumuzda (DNA'da) yaklaşık 10.000 mutasyon olmasına rağmen immün sistemimiz her milisaniye vücudumuzu tarar ve kanserli hücreleri yok eder.

Sağlıklı vücut hücreleri bölünebilme yeteneğine sahiptirler. Ölen hücrelerin yenilenmesi ve yaralanan dokuların onarılması amacıyla bu yeteneklerini kullanırlar. Fakat bu yetenekleri de sınırlıdır. Sonsuz bölünemezler. Her hücrenin hayatı boyunca belli bir bölünebilme sayısı vardır.

Sağlıklı bir hücre ne zaman ve nerede bölünebileceğini bilme yeteneğine sahiptir Buna karşın kanser hücreleri, bu bilinci kaybeder, kontrolsüz bölünmeye başlar ve çoğalırlar

. Kanser hücreleri toplanarak urları (tümörleri) oluştururlar, tümörler normal dokuları sıkıştırabilirler, içine sızabilirler ya da tahrip edebilirler.

Eğer kanser hücreleri oluştukları tümörden ayrılırsa, kan ya da lenf dolaşımı aracılığı ile vücudun diğer bölgelerine gidebilirler. Gittikleri yerlerde tümör kolonileri oluşturur ve büyümeye devam ederler. Kanserin bu şekilde vücudun diğer bölgelerine yayılması olayına metastaz adı verilir.

 Kanserler oluşmaya başladıkları organ ve mikroskop altındaki görünüşlerine göre sınıflandırılırlar. Farklı tipteki kanserler, farklı hızlarda büyürler, farklı yayılma biçimleri gösterirler ve farklı tedavilere cevap verirler.

Bu nedenle kanser hastalarının tedavisinde, var olan kanser türüne göre farklı tedaviler uygulanır.

Her kanser aynı yapıya sahip değildir. Vücutta mutasyona uğrayan hücrelerin ancak çok küçük bir kısmı kansere yol açar

. Bunun birçok nedeni vardır: Mutasyon gösteren hücrelerin yaşama kabiliyetleri normal hücrelere göre daha azdır. Bu yüzden ölürler. Mutasyon gösteren hücrelerin pek çoğunda bile hâlâ aşırı büyümeyi önleyen normal geridönüm kontrol düzeneği("Tümör baskılayıcı genler") bulunur.

Bu yüzden hayatta kalabilen mutant hücrelerin çok azı kanserli hücreye dönüşür. Sıklıkla, kanser potansiyeli taşıyan bu hücreler büyüyüp kanser oluşturmadan önce vücudun bağışıklık sistemi tarafından yok edilirler.

Bu olay şöyle açıklanmaktadır: Mutant hücrelerin çoğu, değişikliğe uğramış genleri nedeniyle kendi içlerinde anormal protein oluştururlar.

Bu anormal proteinler vücudun bağışıklık sistemini uyararak antikor yapımına veya kanserli hücreye karşı duyarlılık kazanmış lenfositlerin oluşmasına neden olarak kanserli hücrenin yok edilmesini sağlarlar. ( Bu olayı destekleyen bir gerçek de organ trasnplantasyonu nedeniyle immünsupresif tedavi gören hastalarda kanser riskinin beş kat artmasıdır.

Bağışıklık sisteminin etkinliğini bozan durumlar kanseri hazırlayıcı etmenler (predispozan) olarak bilinir. Bağışıklık sistemi tarafından yok edilmemiş olan bu hücreler kontrolsüz biçimde üreyerek bulundukları dokuyu işgal ederler.

Sadece o dokuyla sınırlı kalmayıp komşu dokulara da yayılırlar (invazyon). Kan ve lenf dolaşımı yoluyla vücudun ilgisiz bölgelerine de taşınabilirler (metastaz). Kanser başlangıcı olan alanda en önemli özellik, kitlenin çevre dokulara girift, yapışık olmasıdır. İyi huylu (benign) tümörler genellikle sınırları belirgin kitlelerdir.

Ancak kötü huylu (malign) tümörler, sınırları belirsiz ve çevre dokuya sıkıca yapışık halde bulunurlar. İlk evrelerde genellikle ağrısızdırlar.

Kanser, oluştuğu yani köken aldığı dokuya göre adlandırılır. Kanser hücreleri; civarlarındaki dokulara ulaşarak, kan dolaşımı, lenf sistemi ya da vücut boşlukları ve yüzeyleri yollarıyla vücudun diğer taraflarına yayılırlar. Buna metastaz denir.

Vücudumuzda kontrolsüz olarak büyüyen kötü huylu tümörlere kanser denir. Kanserler iyi huylu ve kötü huylu olmak üzere iki kısma ayrılır. Kötü huylu tümörler başka dokulara ve organlara yayılma (Metastaz) özelliği gösterirler.

SGK’ya ‘kanser ilacı’ davası ANKARA Barosu, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) 3 Şubat’tan itibaren akciğer kanseri olan hastaların bazı ilaçlarının parasını ödemek için “hiç sigara kullanmamış” olması şartını mahkemeye taşıyor.

Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran Hürriyet’e, “Anayasa ve uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınan sağlık hakkını ihlal eden mevcut düzenlemeyi en kısa sürede yargıya taşıyacağımızı ve konunun takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyurmak isteriz” dedi.

Canduran söz konusu tebliğ ile temel bir hak olan sağlık hakkının resmi makamlar aracılığıyla kısıtlandığını belirterek şöyle konuştu:

“Kişilerin özel hayatı kapsamında olan sigara kullanma tercihi, adeta devlet eli ile cezalandırılıyor. Sigaranın, genetik yatkınlığın veya bilimsel diğer faktörlerin etkisi ile ortaya çıkan akciğer kanseri gibi son derece tehlikeli bir hastalığın tedavisine, ‘sigara içmeme koşulu ile tedavi’ kaydı getiriliyor.

Ayrıca yine skleroz hastaları için kullanılan fingolimod etken maddeli ilacın kullanımı, bir başka ilacın en az bir yıl süre ile kullanılması koşuluna bağlanıyor. Koşullu sağlık hizmeti ve sosyal güvence anlamına gelen söz konusu tebliğ, Anayasa’yı ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeleri ağır şekilde ihlal etmektedir.”

TEMEL İNSAN HAKKI Sağlık hakkının, Anayasa’da ‘temel haklar’ arasında sayılan bir hak olduğunu ayrıca Türkiye’nin taraf olduğu ve usulüne göre iç hukukuna dahil ettiği uluslararası hukuk kaynakları tarafından düzenlenmiş bir ‘insan hakkı’ olduğunu vurgulayan Canduran Türkiye’de sağlık hakkının, 1961 ve 1982 Anayasalarında tanınan temel haklar arasında olduğunu hatırlattı.

Anayasal hak güvencesinin, kaynağını uluslararası insan hakları hukukundan alan sağlık hakkı normlarıyla tamamlandığını belirten Canduran “Anayasamızın 56. maddesi ile güvence altına alınan sağlık hakkına ilişkin düzenlemede, ‘herkes’ ifadesi kullanılmıştır. Bu ifadeyi, hukuk önünde eşitlik ilkesi ve özellikle ayrımcılık yapmama hükümleri ışığında yorumlamak gerekir” dedi.

Uluslararası Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 12. maddesi ile sözleşmeye taraf devletleri, herkesin mümkün olan en yüksek seviyede fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olma hakkını tanıdığını dile getiren Canduran şöyle devam etti:

“Bu hakkı tam olarak gerçekleştirmek amacıyla alacakları tedbirler arasında, ‘Hastalık halinde her türlü sağlık hizmetinin ve bakımının sağlanması için gerekli şartların yaratılması’ vardır.

Kişilerin sağlık haklarının kapsamı, modern sağlık hizmetlerinin sunuluşuna göre ‘koruyucu sağlık hizmetlerinden yararlanma’, ‘tıbbi kaynaklara ulaşma’ ve ‘mümkün olan en yüksek sağlık standardına erişim’ gibi çeşitli sosyal güvencelerden oluşur.

Temel haklar, sadece Anayasa’nın 13. maddesinde sayılan koşullar dahilinde sınırlamaya tabi olabilir ki bu da ancak kanunla mümkün kılınmıştır.

Kanun dışında bir düzenleme ile böyle bir sınırlama ve koşul getirilemez. Bir temel hak olan sağlık hakkı, söz konusu düzenleme ile sınırlama konusu yapılamaz.”

AYM’YE DE BAŞVURULABİLİR TEDAVİSİ sigara içtiği gerekçesiyle ilaç parası ödenmeyerek kesilen mağdur vatandaşlar da bireysel başvuru yoluyla tartışılan bu uygulamayı, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) götürebilecekler.

Türk Tabipler Birliği de halkın sağlığını tehliye sokması durumunda uygulamayı yargıya taşıyabileceklerini bildirdi.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç Dr Devrim Güngör de düzenlemenin hukuka aykırı olduğunu belirterek, Hürriyet’e şunları söyledi: “Genel sağlık sigortasının koşullarında tek taraflı ve keyfi değişiklikler yapılması hukuka aykırıdır.

Sigara kullanan ve akciğer kanserine yakalanan hastalara tedavileri için gerekli olan ilaç bedellerinin SGK tarafından ödenmeyecek olması kabul edilebilir bir durum değildir. Zira bir kimseyi kusurlu davranışı, yaşam tercihi nedeniyle ölüme mahkum edemezsiniz. Pek çok hastalık sağlıksız yaşam biçiminden kaynaklanmaktadır. Örneğin bu durumda yarın idare belli kilonun üzerinde olan kalp-damar hastalarının tedavi masraflarına karışmıyorum diyebilecektir.

 

Son Güncelleme: 17.02.2016 11:46
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.