Malatya'nın Battalgazi ilçesinde, Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılan ve barındırdığı özelliklerle Selçuklu mimarisini günümüze taşıyan Ulu Camii, adeta yıllara meydan okuyor.
Tuğla kısımları dönemin mimarlarından Yakub Bin Ebubekir El-Malati'ye, hat işleri Ahmed Bin Yakub'a, taş kısımları ise üstad Hüsrev El-Benna tarafından 1224'te yaptırılan cami, İran'daki Büyük Selçuklu İmparatorluğu cami mimari geleneğini Anadolu'da temsil eden tek örnek olarak öne çıkıyor.
Anadolu'da Büyük Selçuklu üslubunu hiç değiştirmeden devam ettiren tek eser olma özelliğini taşıyan cami, tuğla ve çini işçiliğinin en güzel ve zengin örneklerini de bünyesinde barındırıyor.
Camide, kubbe göbeğinde mor ve firuze renkli çinilerden "Mührü Süleyman" motifi şeklinde dekoratif kufi yazıyla "Muhammed" yazısı dikkati çekiyor.
Avlusu, eyvanı, mihrap önü, tuğla kubbesi, çini işlemeleri ve taş duvarlarıyla ince işçiliği bakımından oldukça zengin olan ibadethanenin minberi ise Ankara Etnografya Müzesinde sergileniyor.
Kendine özgü bir görünümü olan cami, zaman zaman bazı onarımlara, hatta kısmen değişikliklere uğramasına rağmen asıl şeklini korudu ve son dönemde yapılan restorasyon sayesinde de yıkılmaktan kurtarıldı.
- "Aziz vatanımızın tapu senedidir"
Malatya Müftüsü Ümit Çimen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kentin en tarihi ve köklü yapısının Battalgazi ilçesindeki tarihi Ulu Cami olduğunu söyledi.
Çimen, caminin 1224'de mimar Yakub Bin Ebubekir'e yaptırıldığını anımsatarak, eserde, Selçuklu tuğla ve çini işçiliğinin en güzel zengin örneklerini görme imkanı bulunabileceğini ifade etti.
Caminin Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Memluklar ve Osmanlı döneminin özelliklerini taşıdığını aktaran Çimen, "Ulu Cami, Büyük Selçuklu mimarı yapısındaki 4 eyvanlı planın tek eyvan uygulamasının Anadolu'daki tek örneğidir. Bu şaheser 800 yıl önce milletimizin bu topraklara vurduğu mühürdür, aziz vatanımızın tapu senedidir." dedi.
Caminin etrafında bulunan külliyesi, mimarisi, süslemeleri, zarafeti ve bütün estetiğiyle tarih, kültür ve medeniyetin derinlik ve ihtişamının adeta fotoğrafı olduğunu dile getiren Çimen, şöyle devam etti:
"Cami, bu topraklarda vatan temellerinin nasıl çok yönlü atıldığının da belgesidir. Bu camimizin etrafında daha gün yüzüne çıkarılmamış bir çok külliye var. Aslında bu camiyi bu hale getirenlerin yaptıkları çok hayırlı bir hizmettir. Cami etrafında gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen tarihi özelliklerimiz ve külliyemizin de yapılması da tarihimize yapılan en büyük hizmet olacaktır."
- "Gençler bu şaheserlerin içini doldurmalı"
Tarih ve medeniyetin bugünkü mirasçısı olan gençlerin bu eserlere sahip çıkması gerektiğini vurgulayan Çimen "Gençler bu şaheserlerin içini doldurmak ve canlı tutmak durumundadır. Bu görev onların üzerinedir. Gençlerin bu ruh köklerinden beslenmesi önemlidir. Yoksa mabetler garip kalır, nesiller de öksüz yetişir. Yoksa Yahya Kemal'in dediği gibi tecelli eder, 'Derler insanda derin bir yaradır köksüzlük, budur alemde hudutsuz ve hazin öksüzlük." Gençlerin, bugünkü neslin bu mabetlerin içini doldurmanın gayreti içerisinde olmaları gerekiyor." diye konuştu.
Çimen, ramazanda Battalgazi Ulu Cami'nin çok ilgi gördüğünü ifade ederek, kent merkezinden ve farklı yerlerden cuma namazı kılmaya gelindiğini anlattı.