Trabzon Halk Sağlığı Müdürü Köksal Hamzaoğlu, Türkiye'de 2016 yılında 3 yeni lepra vakasının tespit edildiğini, kayıtlı hasta sayısının ise 623 olarak saptandığını bildirdi.
Hamzaoğlu, Dünya Lepra (Cüzzam) Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, lepranın, mycobacterium leprae isimli basil tarafından oluşturulan, kronik bir enfeksiyon hastalığı olduğunu belirtti.
Gerhard Armauer Hansen tarafından 1873 yılında bulunan lepra basilinin öncelikle çevresel sinirleri ve deriyi etkilediğini anımsatan Hamzaoğlu, "Lepra karaciğer tutulumu ve reaksiyonel evrede görülen böbrek tutulumu (glomerulonefrit) dışında hayatı tehdit eden bir hastalık değildir. Hastaların büyük kısmı toplumdaki diğer ölüm nedenleriyle kaybedilirler." değerlendirmesinde bulundu.
Hamzaoğlu, hastalığın Avrupa'da Portekiz, İspanya, İtalya, Yunanistan, Türkiye, Kıbrıs ve Güney Rusya'da ender olarak bulunduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Lepra, yol açtığı fonksiyon kayıpları, sosyal damgalanma ve dışlanma gibi etkileri nedeniyle özel bir sağlık problemidir. 1980'li yılların başlarından bu yana yapılan etkili kampanyalar ve tedavide birden fazla ilacın birlikte kullanılması ile 16 milyondan fazla hasta tedavi edilmiş ve hasta sayısı önemli ölçüde azalmıştır. Yeni vakalar enfeksiyon bulaşının devam ettiğini göstermektedir. Lepra basilinin bulaşma yolunun tek kaynağı insandır."
- "Lepra, tedavisi kesin olarak yapılabilen bir hastalıktır"
Lepranın çok yavaş çoğaldığına işaret eden Hamzaoğlu, kuluçka süresinin ortalama 2 ila 4 yıl arasında olduğunu belirtti.
Hamzaoğlu, belirtilerin görülmesinin bazen 25 yılı bulabileceğini anlatarak, hastalığın ağız ve burun salgıları ile yakın ve uzun süreli temas sonucu damlacık enfeksiyonu ile bulaştığını ifade etti.
Çocukların hastalığa karşı daha duyarlı olduğunu vurgulayan Hamzaoğlu, şunları kaydetti:
"Hastalığın hafif deri belirtisinden, geniş yayılımlı çevresel sinir sistemi, göz, kemik, adale ve diğer dokuların tutulduğu, şekil bozuklukları ve sakatlıkların geliştiği bir tabloya kadar değişebilen belirtileri vardır. Lepra, hastanın direncine göre tüberküloid lepra, lepromatöz lepra ve bunların arasında yer alan borderlayn grup olmak üzere üçe ayrılır. Lepra pek çok deri ve sinir hastalığını taklit eder. Hastalığın sık görüldüğü bölgelerde ya da ailesinde lepra hikayesi olan kişilerde hastalık genellikle gözden kaçmaz ve tanı kolaylıkla konulabilir. Lepra klinik görünüm, deri lezyonları, ailede lepra araştırması, dokunma, ağrı ve sıcak-soğuk duyularının incelenmesi, sinirlerin muayenesi, deriden basil aranması, basil çıkaran tipte burun ve deriden alınan biyopsi, lepromin cilt testi ve etkene yönelik serolojik yöntemlerle tanı konur."
Hamzaoğlu, lepranın, erken tanı konulduğunda tedavisinin kesin olarak yapılabilen bir hastalık olduğunu dile getirerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Erken tanı ve tedavi ile kalıcı sakatlıkların oluşması önlenebilir. Tedavide, Dünya Sağlık Örgütü'nün çok ilaçlı tedavi protokolü uygulanır ve 6-12 ay gibi kısa sürede tedavi edilebilir. Bu tedavi oldukça etkili, yan etkileri az ve hastalığın tekrar görülme ihtimalinin düşük olduğu bir tedavi rejimidir. Ülkemizde lepra hastalığı bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar kapsamında olup, halen Lepra Eradikasyon Programı uygulanmaktadır. Ülkemizde 2016 yılında 3 yeni vaka tespit edilmiştir. Kayıtlı hasta sayısı 623 olarak saptanmıştır."
Hastaların tedavi ve takiplerinin deri ve zührevi hastalıklar kliniklerinde yapıldığını belirten Hamzaoğlu, hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçların Sağlık Bakanlığı tarafından ücretsiz karşılandığını ifade etti.