"EGE VE AKDENİZ BÖLGESİNDE GÜNEŞLENME DAHA KISA"
D vitaminin açısından Türkiye’nin her bölgesinde güneşlenme sürelerinin farklılık gösterdiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Berna Aksoy, “Ultraviyole ışınları özellikle D vitamininin vücudumuzda üretilmesinde olmak üzere insan sağlığında da faydalı roller oynamaktadır. Vücudumuz için yeterli D vitamini üretebilmek için saatlerce güneşte kalmamız gerekmez. Güneş ışınlarının yeryüzüne dik ulaştığı öğle saatlerinde sadece bir kolumuzun 10-15 dakika kadar güneş görmesi yeterlidir.
Bu süre güneş ışınlarının yeryüzüne daha güçlü ulaştığı Ege ve Akdeniz bölgelerinde 5-10 dakika kadar kısayken, Marmara ve Karadeniz gibi Kuzey bölgelerde ise 15-20 dakika gibi daha uzundur. Cilt bronzlaştıktan sonra ultraviyole ışınları deriyi geçemediği için D vitamini üretimi de düşmektedir. Bronzlaşmak amacıyla saatler ve günler boyunca güneşlenmek deri sağlığı açısından zararlıdır” dedi.
Güneş ışınlarının yararlı etkilerinin yanı sıra zararlı etkilerinden de korunmak önemli. Bronzlaşmak isterken saatlerce güneşte kalmak ciltte yaşlanma ve cilt kanserlerinin gelişimine neden olurken, vücut için yeterli D vitaminini üretebilmek için gerekli güneşlenme süresi ise Karadeniz, Ege ve Akdeniz gibi bölgeden bölgeye de farklılık göstermekte.
D vitamini açısından sadece bir kolumuzun 10-15 dakika kadar güneş görmesinin yeterli olduğunu belirten Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Berna Aksoy, Ege ve Akdeniz bölgelerinde vücut için yeterli D vitamini üretebilmek için gereken güneşlenme süresinin 5-10 dakika olduğunu söyledi.
CİLT LEKELERİNE DİKKAT
Güneşin zararlı etkilerine dikkat edilmesi gerektiğini belirten Berna Aksoy, cildin nem dengesinin de korunmasının önemli olduğunu söyledi. Aksoy, şunları aktardı:
"Güneşlenme kızarıklık, güneş yanıkları, lekeler; geri dönüşümsüz cilt yaşlanması, hücrelerde genetik DNA hasarı ve cilt kanserlerinin gelişmesi gibi cilt hasarlarına neden olmaktadır. Bunları önlemek için cildin ultraviyole ışınlarına karşı etkili bir şekilde korunması son derece önemlidir. Bu bağlamda, güneş koruyucuların kullanımı, güneşe aşırı maruz kalmanın neden olduğu cilt hasarını önlemek amacıyla en çok kullanılan yöntemdir. Güneş koruyucular, özellikle yüz için hem yaz hem de kış aylarında kullanılmalıdır.
Camdan UVA geçtiği ve bazı floresan lambalarda da UVA bulunduğu için iç ortamlarda da güneş koruyucular kullanılmalıdır. Güneş koruyucular, sabah dışarı çıkmadan ya da otel odasından sahile çıkmadan en az 15 dakika önce açıkta kalacak tüm bölgelere uygulanmalıdır. Yazın özellikle açık havada kalınacak ise 2 saatte bir yeniden uygulanmalıdır. Deniz/havuz kenarında suya girip çıkıldıktan ve kurulandıktan sonra güneşten koruyucular yeniden uygulanmalıdır. Ancak en önemli nokta güneş koruyucu sürülerek daha fazla güneşe maruz kalınmamasıdır.
Güneş ışınlarının dik geldiği öğle saatlerinde dış ortamda kalmaktan kaçınma, gölgede vakit geçirme, uzun kollu ve uzun paçalı açık renkli kıyafetler, şapka ve diğer koruyucu giysilerin kullanılması da doğru olacaktır. Yaz aylarında havuz yada denize girme ve sık duş ile güneş maruziyeti cildin nem dengesini bozmakta, kuruluk ve tahrişlere zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle yaz aylarında duş ve güneş maruziyeti sonrası su bazlı nemlendiriciler ile cildin nemlendirilmesi uygundur."
“YAZIN MİNARELLİ MAKYAJ ÜRÜNLERİ KULLANIN”
Yaz aylarında güzellik uğruna kullanılan ağır makyaj ürünlerine dikkat edilmesi gerektiğini belirten Aksoy, şu uyarılarda bulundu:
“Yaz aylarında makyaj malzemelerinin içindeki kimyasalların güneş ışınları ile etkileşme ihtimali cilde zarar verebilir. Sıcağa bağlı makyajın daha kısa süre sabit kalması ve terleme gibi nedenlerle kullanılan makyaj maddelerinin özellikleri önemlidir. Sıcak havalarda mümkünse hafif makyaj yapılması, yağlı ve yoğun kimyasal içeren ürünlerin kullanılmaması gerekir. Su bazlı dermo-kozmetiklerin ve mineral bazlı makyaj ürünlerinin kullanılması daha uygundur.”