Erdoğan’ın kendisinden randevu talep eden Leyla Zana’yı önce Meclis yeminini yapmaya davet etmesi klasik devlet refleksinin aynı katılıkla sürdürülmek istendiğini göstermiyor mu?
HDP Ağrı milletvekili Leyla Zana’nın yaşanmakta olan çatışmalı sürecin çözümü adına Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan randevu talep ettiği gündem geldiğinde, somut bir sonuç doğurması beklenmemekle birlikte bu girişim kamuoyunda genelde olumlu algılanmıştı. Ve Erdoğan’ın da konuya sıcak yaklaştığı bilgisi bu algıyı güçlendirmişti. Ne var ki kısa bir süre sonra Zana’nın görüşmede gündeme getirmeyi planladığı 3 temel talep ortaya atıldı ve konu daha başında anlamsızlaşmış oldu. Ardından da Erdoğan’ın bu şartlara yönelik tepkisi geldi. Ve bununla da kalmadı, Erdoğan görüşmeden önce Zana’nın Meclis’te yeminini yapması gerektiğini beyan etti.
Leyla Zana’nın Meclis’te yapmadığı ya da eksik yaptığı düşünülen yemin metni baştan sona ırkçı, cahili bir içerik taşıyan kötü bir metin, tam bir dayatma! Hatırlanacağı üzere Zana bu metni okurken, “Büyük Türk Milleti önünde” ifadesinde küçük bir değişiklik yapmış ve “Türkiye Milleti” şeklinde telaffuz etmişti. İlk anda bazı tartışmalar yaşanmış ve bilahare konunun kapandığı düşünülmüştü. Ne var ki, şimdi bu konuyu bu şekilde gündeme getirerek Erdoğan açıkça dayatmayı sahiplenmiş, derin bir yarayı kaşımış oldu.
Erdoğan toplumda İslam kardeşliği temelinde sorunları çözeceği ümidi taşınan bir isim ve kendisi de genelde bu beklentiyle uyumlu söylemler geliştirmekte, adımlar atmakta. Ne var ki zaman zaman aynı Erdoğan hayal kırıklıklarına sebep olabilecek söylemlerde de bulunmakta. Milletvekili yemini denilen ucube, zalimane dayatmayı toptan kaldırmayı gündemleştirmesi beklenen bir kişinin, bunu eksik yaptığı iddiasıyla bir Kürt milletvekilini Türklük üzerine yemin etmeye çağırmasının hepimizin kaygılanmasını gerektirdiği görülmeli!
Haksöz