Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, "Biz bu topraklarda her türlü ırkçılığı, ayrımcılığı, bu toplumun imanını, değerlerini yok etmeyi hedefleyen ideolojiyi de asla mihraplarımıza ve minberlerimize yaklaştırmamalıyız" dedi.
Görmez, Edremit ilçesindeki bir otelde, Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki din görevlilerinin katılımıyla düzenlenen "Din Görevlileri İstişare Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, Cizre, Silopi, Nusaybin, Silvan ve Sur'dan gelen din görevlilerine "geçmiş olsun" dileklerini iletti.
Konuşmasına Kürtçe "hoşgeldiniz" diyerek başlayan Görmez, Van'daki toplantının istişare toplantısının yanı sıra bir dertleşme ve hemhal olma, son aylarda yaşanan acıları birlikte paylaşma, yaraları sarma olduğunu vurguladı.
Görmez, "Birlikte kentlerimizi yeniden imar etme, sadece şehirlerde açılan çukurları değil, kalplerde ve yüreklerde açılan hendekleri nasıl kapatacağımızı konuşacağız. Zoru kolay kılacak varlık olduğu için Cenab-ı hak bu emaneti göklerin ve dağların çekemeyeceği emaneti insana yükledi. Bu emanetlerin altında insan zaman zaman zorlanır, taşımakta güçlük çeker, sıkıntılara düçar olur ama sonunda onları aşacak güç ve kudrette olduğunu bilmelidir. İnsanlar, zor zamanlarında kalbi selim ile güçlü yürekle bunları aşar. İnsan yüksek imanla bütün zorlukları aşar. Nefsiyle, kötülüklerle mücadele ederek samimiyetle insan zorlukların üstesinden gelebilir" ifadesini kullandı.
- "Harap edilen camilerde hasar tespiti yapılıyor"
Görmez, milletlerin de zor zamanlarının olduğunu, bu zamanlarında milleti millet kılan yüce değerleri birlikte yeniden inşa ederek geçebileceğini belirterek, şöyle konuştu:
"Safları sık tutarak, dayanışmayla, birlik kardeşlikle, aynı rahmana secde etmenin verdiği vahdet ruhuyla yeryüzünü imar ederek, kendi gönlünü imar ederek dayanışma içinde milletler zor zamanlarından geçebilirler. Medeniyetlerin de zor zamanları vardır. Millet-i İslamiye ve Ümmet-i İslamın içinde bulunduğu çok zor bir süreçten geçiyoruz. Böyle bir süreçte bir araya geliyoruz. Büyük zorluklar yaşadığınızı biliyorum. Şimdi yaraları sarma zamanı. Sadece maddi yardım toplamak için başlattığımız bir kampanya değildir. Önce bizim birbirimizin yaralarını sarması gerekiyor. Bir araya gelerek birbirimizin yaralarını saracağız. Sonra hep birlikte seferber olarak milletimizin, kardeşlerimizin yaralarını saracağız. Sonra yaraların sadece maddi yaralar olmadığını, asıl bizi çöküntüye götüren, ateş dolu çukurların kenarında dolaştıran en büyük yaraların manevi yaralar olduğunu, gençlerin yüreklerinde, zihinlerinde açılan yaralar olduğunu bileceğiz ve bu yaraları sarmak için seferber olacağız. Mardin'de hasar tespitleri yaptık. Bunun maddi ve manevi boyutları var. İçinde cemaatimize namaz kıldırdığımız camilerimiz harabeye döndü, Allah'ın evleri tahrip edildi. 'Allah'ın mescitlerinde isminin anılmasını men etmekten, onları tahrip edenlerden, harabeye dönüştürenlerden daha zalim kim olabilir' ayeti kerimesini bize hatırlatacak camilerimizin harabeye döndüğünü görüyoruz. Vakfımızdan, başkanlığımızdan teknik heyetlerimiz tahrip edilen camilerimizi tespit ettiler. Hangi camilerin onarılacağını tespit ettiler ve arkadaşlarımız seferber olacak ve camilerimizi eskiden daha güzel hale getirerek milletimizin hizmetine sunacağız."
- "Diğer amacımız öz eleştiri yapmaktır"
Toplantının bir diğer amacının da öz eleştiri yapmak olduğuna dikkati çeken Görmez, içinden geçilen süreci, insanların kalpleri arasına giren tefrikaları dikkate olarak çok ciddi öz eleştiri yapmaları gerektiğini aktardı.
Görmez, İslam ümmetinin bütün çocuklarının ateşe doğru gittiğini, İslam ümmeti mensuplarının kalpleri görmediği için uçurumlara yürüdüğünü, helak olmakla yüz yüze olduğunu dile getirerek, "Bağdat'tan ateş yükseliyor. Medinetüsselam, Medinetül harap oldu. Şam'ı şeriften dumanlar yükseliyor. Irak işgalinden bu yana iki milyon Müslüman katledildi. Suriye'de 500 bini aşkın insan katledildi. 5 milyon insan kendi vatanını terk etmek zorunda kaldı. Onların çocukları ve gençleri darüsselamdan diyarı küfre irtica etmek için teknelere biniyorlar denizlerde boğuluyorlar, yok oluyorlar. Yemen'de hikmet diyarından ateşler yükseliyor. Libya'da kardeşlik yara aldı, insanlar birbirlerini katlediyor. Mısır'da insanlar kendi ülkelerini kendilerine zindana düşürdüler. İslam alemi bu haldeyken biz nelerle uğraşıyoruz. Burada bir öz eleştiri yapmak zorunda değil miyiz?" diye konuştu.
İnsanların içinden geçtiği zor süreçlerde dünyanın en ücra köşesindeki müminlerin yaralarını sarmak için seferber olmaları gereken bir dönemde kendi hanelerindeki ateşi söndürmekte güçlük çekmeye başladıklarını kaydeden Görmez, şöyle devam etti:
"Bunda bizim eksikliklerimizin, ihmallerimizin katkısı yok mu? Türkiye genelinde 120 bini aşkın kardeşimiz görev yapıyor. Efendimiz veda hutbesinde 100 bin kişiye hitap etti. Biz bu neslin sayısını kadro olarak geçmiş durumdayız. Her bir sahabe Allah'ın rahmet mesajını bütün insanlara yaymak için seferber oldu. Bu kadar güzide bir kadronun insanların manevi hayatını ayağa kaldırmak içi seferber olduğu bir dünyada neden hala ayrılıklar olabiliyor? Bunda bizim kusurumuz yok mu? Biz eğer gençlerimize rabbimizi anlatabilseydik, gönül dünyalarına efendimizin rahmet iksirini aşılayabilseydik acaba kalem tutacak çocuklarımızı dağa kaptırır mıydık? Milletimizin evlatlarına izzetin Allah'ta, peygamberde, imanda olduğunu anlatabilseydik, birileri onlara bayatlaşmış başka dünyalarda nice nesillere helak etmiş ideolojilerle yeni kimlikler biçmeye kalkışabilirler miydi? Biz vazifemizi yeterince yerine getiremedik. Bizim görevimiz sadece camilerde namaz kıldırmak değil, aynı zamanda kalpler arasındaki birliği ahengi inşa etmektir. Milletimizi millet kılan değerleri daima ayakta tutmaktır."
"Şu anda insan, kainat bir fesat hareketiyle karşı karşıya. Sizler muslihsiniz. Muslihin görevi her türlü fesadı önlemek, ortadan kaldırmaktır" diyen Görmez, şunları söyledi:
"Kuran-ı Kerim'in ifadesiyle yeryüzündeki bütün mefsedet hareketleri maslahat adı altında gerçekleşmeye kalkışmıştır. Yeryüzünü ifsad etmeyin dediğimiz zaman biz ıslah ediyoruz derler. Hanesine girer, harimi ismetine tecavüz eder, kentini harabeye çevirir, evini yıkar, göç etmek zorunda bırakır 'sana özgürlük getireceğim' der. Firavunlarda, nemrutlar da böyle yaptı. Onun için bizim görevlerimizden biri de sulhu, salahı, ıslahı maslahatı gerçekleştirmekle mükellefiz. Cizre, Silopi, Sur, Silvan, Nusaybin, tarihin en büyük ilim merkezleridir. Büyük alimlerin yetiştiği mekanlardır. Buralarda, sizin evlatlarınız, çocuklarımız Allah'ı tanımayan, değer tanımayan, iman ve namus mefhumunu defterinden silen bir takım ideolojilere gönüllerini kaptırıyorsa bu bizim görevimizi yeterince yerine getiremediğimizi gösteriyor. Biz çocuklarımıza hakkıyla doğru anlatsak bu acıları yaşar mıydık, bu kentler harabeye döner miydi?"
- "Camilerimizi, minberlerimizi, mihraplarımızı her türlü ideolojiden uzak tutmalıyız"
Diyanet İşleri Başkanlığı olarak 90 bin camide milletin bütün fertlerine hiçbir sıkıntı çıkarmadan hizmeti en güzel şekilde yapıyor olmanın en büyük nimetlerden olduğunu dile getiren Görmez, şöyle dedi:
"Camilerimiz, mihraplarımız, minberlerimiz iki tehlikeye maruz. Bunlardan biri İslam alemini tekfircilik ve mezhepçilik ideolojileri. Biz tekfircilik, mezhepçilik hastalıklarını Türkiye'de millet olarak camilerimize, minberlerimize, mihraplarımıza bu hastalıkları bulaştırmamalıyız. 90 bin camide Diyanet İşleri Başkanlığı olarak, milletimizin bütün fertlerine hiçbir sıkıntı çıkmadan zorluk çıkarmadan, bu hizmetleri en güzel şekilde yapıyor olmamız en büyük nimetlerden biridir. Biz bunun farkında olmalıyız. Farklı yerlerde yıllardır dini mübini İslamın bütün esaslarını bir tarafa bırakarak birbirlerini tekfir eden, birbirleriyle savaşmayı cihat zanneden o hastalıklı düşüncelerin ülkemize girmesine asla ve asla izin vermemeliyiz. Bunların camilerimizde, mihraplarımızda, minberlerimizde bir tek cümleyle dahi telaffuz edilmesine izin veremeyiz. Biz bu topraklarda her türlü ırkçılığı, ayrımcılığı, bu toplumun imanını, değerlerini yok etmeyi hedefleyen ideolojiyi de asla mihraplarımıza ve minberlerimize yaklaştırmamalıyız. Her bir din gönüllüsüne Allah'ın evleri emanet. Bu mabetlerin sadece bir tanesinin minberinde, ya da peygamberin mihrabında görev yapan bir arkadaşımız halkımızı İslama teslim olduğu günden bu yana halkımızı İslam medeniyetinden koparmayı hedefleyen ideolojiyi, ona ait bir tek cümle, kelime ve işareti peygamberin minberine taşıyorsa hep beraber bizim o camimizi, minberimizi, mihbarımızı bu kötülükten kurtarmak gibi bir görevimiz vardır. Mescitler devletin daireleri değildir, Allah'ın evleridir. Biz Allah'ın evlerinde peygamberlerin mihrabında dini mübini islama aykırı herhangi bir kelimeyi ifade etme hakkına sahip değiliz. Bunun üzerinde tartışma kabul etmeyecek husus varsa o da bu olmalı."
- "Çukurları kapatmak kolay, gönüllerde oluşan hendekleri kapatmalıyız"
Din adamlarından bölgede yaşadıkları acıları paylaşacaklarını sözlerine ekleyen Görmez, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Biz bir daha bu topraklarda şehir eşkıyalarının şehirlere gelip tahrip etmemesi için hanelerimizin harimi ismetine tecavüz etmemesi için ne yapabiliriz, neden elleri kalem tutacak evlatları dağlara götürülür, oradan neden şehir eşkıyası olarak kentlere dönerler, bunları birlikte mütalaa etmeliyiz. Şimdi yaraları sarma zamanı. Cemaatinize siz sahip çıkmalısınız. Bize düşen görev her gözyaşını silmektir. Maddi yaraları sarmak için seferber olmalıyız. Bundan sonra manevi yaralara odaklanmalıyız. Kentlerde açılan çukurları kapatmak kolaydır ancak kalplerde açılan hendekler var. Onları kapatılmayız. O hendekler kin ve nefrete dönüşmemeli. Yeniden rahmeti kente şehirlerimize hakim kılmalıyız."
Toplantıya Vali İbrahim Taşyapan, İl Müftüsü Nimetullah Arvas ile Mardin, Diyarbakır, Şırnak'ta görevli imam hatip, müezzin ve din görevlileri katıldı.